MEME KANSERİNDE SIK SORULAN SORULAR
Meme kanserinin görülme sıklığı nedir, en çok hangi yaş gurubunda görülür?
Meme kanseri dünya istatistiklerine göre bir kadınn ömründe sık sık karşılaşabileceği kanser türüdür ve günümüzde sekiz kadında birinde görülmektedir. Yıllar geçtikçe maalesef görülme olasılığı artmaktadır. En sık görülme yaşları ise dünya genelinde 50-60 yaş gurubunda görülmektedir. Irklar arasında en sık görülen ırklar beyaz ırktır en az ise siyah ırkta görülmektedir ancak bu ırkta hastalığın gidişi hızlı olmakta ve tedavi sonuçları pek yüz güldürücü olmamaktadır.
Türkiye açısından durum nedir?
Türkiye de görülme sıklığı kuzey Avrupa ve kuzey Amerika da görüldüğü kadar sık değildir. Ancak Türkiye Meme hastalıkları Federasyonunun yaptığı çalışmalar ve klinik gözlemimize göre ülkemizde görülme sıklığının yükseldiği yaş 40’lardan başlamaktadır. Bu nedenle bizler meme kontrolunun ülkemiz kadınlarında 50 yaşından sonra değil 40 yaşlarından itibaren başlamasını savunuyoruz.
Meme kanserinin erken yakalanabilmesi için öneriniz nedir?
Biraz önce bahsettiğin gibi Avrupa topluluğunda meme taramaları 50 yaşda mecburi olarak mamografi ile yapılmaktadır. Ülkemiz de Sağlık bakanlığı ‘Ketem’ adı ile anılan kanser tarama üniteleri kurulmuş, bu ünitelerde müracaat eden vatandaşlarımıza mamografi yapılmaktadır ancak mecburi değildir müracaat eden kişilere yapılmaktadır. Gine ülkemizden yayınlanan epidemiyolojik çalışmalar sonucunda meme taramaları 40 yaşından itibaren yapılabilmektedir. Mamorafinin hastalığı ortaya çıkartma olasılığı % 75 dir. Bu tetkike meme usg’side yapılması ilave edilirse tanı olasılığı %90 a çıkmaktadır. Bazı meme kanserleri görüntüleme yöntemlerinde belirti vermeyebilir bu tiplerin atlanılmaması içinde fizik muayene dediğimiz hekim tarafından elle yapılan palpasyonunda görüntüleme yöntemleri ile beraber yapılması önerilmektedir..
Meme kanserinin başlıca nedenleri nelerdir?
Meme kanserinin tam nedeni bilinmemektedir. Yapılan istatistik çalışmalar ve hayvanlarda yapılan deneyler kadınlık hormonu olan östrojen hormonuna meme dokularının hassasiyeti olduğu kabul edilmektedir. Gine hayvan deneylerinde herpes viruslarının da hastalığa sebep olabileceği gösterilmiştir. Tahmin edeceğiniz gibi insanlarda bu tür deneyler yapılamıyacağı kesindir bu nedenle de bu görüş bir hipotez olarak ifade edilebilir.
Akraba evlilikleri meme kanserine yol açan nedenler arasında mıdır? Kadınlık hormonu, geç evlilik, geç doğum hiç doğum yapmamak veya tek doğum, ırk…gibi faktörlerin meme kanseri oluşumunda etkileri nelerdir?
Aile evliliği o ailedeki tüm hastalıkların görülme sıklığını artırdığı biyolojik bir gerçektir. Anne ve babadan gelebilecek resesif genler o kişide birleşirse dominant olur ve hastalık ortaya çıkar. Bu görüşün ispatı için gösterilen örnek Yahudilerin kendi ırklarından başka kişilerle evlenmedikleri için dünyada en sık meme kanserinin görüldüğü toplulıuktur.
Östrojen olan kadınlık hormonunun uzun süre veya yüksek dozlarda kullanılması meme kanseri riskini yükseltmekte olduğu bilinmektedir. Doğum kontrol haplarının kullanımına çok genç yaşlarda başlanması ve uzun süre kullanılması ile menapoz sonrasında hormonu yerine konulması tedavisinin (HRT) uzun süre yapılması da istatistik çalışmalar sonucunda meme kanseri oluşmasının sıklığını artırdığı gösterilmiştir.
Tüp bebek çalışmalarında da yüksek doz östrojen kullanıldığı bilinmektedir buda fizyopatolojik olarak meme kanserinin oluşmasını artırdığı düşünülmekte olup uygulanan tedavi sayısı arttıkça olasılıkta artıyor olması doğaldır. Tüp bebek çalışmalarının rutine girmesi son yıllarda olması ve istatistiksel çalışmalar için 15 yıl gibi bir zamana ihtiyaç olduğundan bu görüş bilimsel olarak ispatlanmamıştır ancak klinik izlemimiz maalesef hastalığın görülme yaşını aşağı çeker kitle görülme sıklığını arttırmaktadır.
Her kadının belli aralıklarla elle meme muayenelerini yapması öneriliyor. Kadının eline tümör geldiğinde bu erken tanımıdır?
Her kadının 20 yaşlarından itibaren memelerini kontrol etmelidir. Özellikle bu işlem menstruasyondan sonraki ilk banyoda sabunlu iken yapılması kitlelerin hissedilmesini kolaylaştırır. Bu işlemin ayda bir yapılması gerekir her banyodan sonra yapılması doğru değildir yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkartır.. . Ayrıca memelerde simetri olup olmadığı, çekilme varlığı, meme başının çökmesi veya meme başında yaraların olmasını gözlenmesi gerekir. Gine izlenmesi gereken bir başka bulguda meme başından kendiliğinden gelen akıntılardır. Özellikle kanlı meme başı akıntısı kanserin ilk bulgusu olabilir Her ele gelen kitle erken evre midir sorusuna 4 santimetreden küçük kitleler eğer koltukaltında herhangi bir patoloji yoksa kanserse erken olma olasılığı yüksektir.
Ele gelen her kitle kanser midir?
Her ele gelen kitle tabii ki kanser değildir, hareketli, kenarları düzenli, haraket edebilen kitlerin kanser olma olasılığı azdır. Bu tür kitlerin hanımlarda sık gördüğümüz kistik yapılar veya iyi huylu yavaş büyüyen özellikle genç yaşlarda ortaya çıkan fibroadenom olarak isimlendirdiğimiz kitlerin olma olasılığı yüksektir.
Kitle gelişmeden meme kanserinin tespit edilmesi mümkün müdür?
Kitle gelişmeden memede kanser gelişme olasılığını tespit etmemiz mümkündür. İşte bu nedenle tarama modelleri geliştirilmiştir. Mamografide görülebilen usg de tespit edilmeyen guruplaşmış mikokalsifikasyon kümeleri veya distorsiyon olarak ifade edilen düzensiz bölgeler riskli sahalar olarak kabul edilir. Bu bulguların ileri tekniklerle incelenmesi veya sık olarak kontrol edilmesi gerekir. Şunu da unutmamak gerek insan eli orta büyüklükte bir memede 1 cm nin altında olan kitlelernin hissetmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle belirli aralıklarla meme kontrolunun yapılmasını tavsiye ediyoruz.
Risk gurupları kimlerdir? Sadece anne, teyze, kız kardeşi sorgulanmalı? Kimler bu testi yaptırmalı? Bu testi yapmalımı?
Tüm kadınların mamografi yapılması idealdir. Bizler için hastalık ne kadar küçük yakalanırsa tedavimiz o kadar kolay, kısa ve başarılıdır. Halkımız tarafından yanlış bilinen bir durum hastalığın genetik olarak anne tarafından geldiğidir. Unutulmaması gereken biyolojik gerçek insan hem anneden hem de babadan gen almasıdır. Bu nedenle baba tarafındaki hastalıklarda bizler için önemlidir ve sorgulanmalıdır. Ailede erkekler de, iki kuşakta meme kanseri olan kadınlar en yüksek risk gurubunu oluşturur. Bunu annesinde meme kanseri olanlar takip eder. Bilinen gerçeği unutmamak gerekir meme kanseri tespit edilenlerde hastalığın sebebinin genetik olanların oranı çalışmalarda % 10 ile 20 arasında değişmektedir. Yani ailede hastalığın olmaması hiçbir zaman garanti değildir. Genetik araştırmayı ailede yukarıda değindiğim durumlar varsa BRCa1 ve 2 genlerinin araştırılması uygun olur.
Genetik dışında ki riskler ise doğum yapmamış olmak veya geç doğum (32 yaşından sonra) yapmak;
Az doğum yapmak ;
Erken menarş (ilk kirlenme), geç menapoz. Yani uzun doğurganlık ömrü ;
Uzun süre veya yüksek doz östrojen kullanmak;
Obezite, (aşırı şişmanlık);
Sık alkol kullanmak;
Bol kızartma ve aşırı yağlı gıda ile beslenme;
Mamografide mikrokalsifikasyon ve distorsiyon içeren sahaların olması;
Yapılan tetkikler de hastada Duktal karsinoma insitu, atipik duktal hiperplazi, ıntra duktal papillom gibi tanı olmasışeklinde özetlenebilir.
Kimlerde hangi kanser varsa kadın risk gurubundadır diyebiliriz.
Meme kanseri geni ile endometrium (rahim) kanseri, over (yumurtalık) kanseri ve kolon (kalın barsak) kanseri genleri aynı kromozom üzerinde yerleşir bu nedenle ailede hastalarda sorulması gereken hastalıklardır. Bu kanserlerin birinin kişide olması diğerlerininde kontrollarda araştılması önemlidir.
Türkiye de gen tetkikleri yapılabiliyor mu? Kimler bu testi yaptırmalı? Bu testi yaptırmak kişiye ne sağlar.
Son yıllara kadar ülkemizde gen çalışmaları yapılan merkezler yok denecek kadar azdı. Ama bugün aşağı yukarı tüm gelişmiş üniversite hastanelerinde bu tetkikler ve genetik danışmanlık yapılabilmektedir. Ayrıca bazı özel genetik merkezlerinde de başarılı şekilde testler gerçekleştirilmektedir. Halk sağlığının Eğer BRCa1 ve 2 de gen mutasyonları varsa gerek cerrahi gerekse medikal korunma yöntemleri mevcuttur. Hastayla tartışılarak korunma tedbirleri alınmalıdır. Unutulmaması gereken de halk sağlığının birinci prensibi hastalıklardan toplumları korumaktır.